Yarım...



Kırmızı Kayık
 
       Sahilde yürürken bir anda karşıma çıktı. Gördüğüme çok sevindim bu kırmızı kayığı. Sevincim, kırmızıya olan sevgimden kaynaklanıyor olabilirdi. Ya da rengiyle diğerlerinden tamamen ayrılan kayığın, aynı zamanda etraftaki renklerle olan bunca uyumundan. Fakat sebebi ne olursa olsun, şunu söyleyebilirdim: Kırmızı renk bir kayığa ancak bu kadar yakışabilirdi! Allah için, seçilen ton çok güzeldi. Bence kırmızının bu tonu literatüre kesinlikle böyle girmeliydi: Kayık kırmızısı!

       Kayığı izlerken sahibini hayal ettim. Bu kayığın sahibi çok faklı biri olmalıydı. Kayığının  yanına eğilmiş bir şeyler yapıyordu. Elli yaşlarında, kısaya yakın orta boylu, normal kiloda biri. Üzerine kış boyu giydiği siyah balıkçı kazağının sıyrılmış kolları, yaz boyu yanmış teninde kalan bronzluğu ortada bırakıyordu. Sarıya çalan kıvırcık saçı ve sakalı, ağzından düşmeyen sigarasıyla daha da sararmış görünüyordu. Kayığına sanki canlıymış gibi yaklaşan bu düzgün insanın kimseyle fazla işi olmamalıydı. Zira yaşam boş gevezeliklerle harcanmayacak kadar değerliydi.

       Muhtemelen kayığına bir isim de vermişti. Bu bir kadın ismi olmalıydı. Renginden mi, adamın kayığına olan özenli tavrından mı bilmiyorum, kayık bana öyle "dişi" göründü ki, böyle düşünmekten kendimi alamadım. Artık var olmayan, aynı yaşta ölümsüzleşen bir kadın. Hatları düzgün, saçları kumral, uzun ve denizdeki dalgalar gibi kıvrımlı...

Belki devam eder...

Sema Bilgin



Yorumlar

Popüler Yayınlar